Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Darwin taraftarlarına "Ey maymunların ve domuzların çocukları!" dediğimizde bizden razı mı olacaklar yoksa bize öfkelenecekler mi?"
"Bu çürük teori(evrim), belki de Darwin'in kendisine, onun fikrinin doğruluğuna kanaat getiren taraftarlarına, teorisinin doğruluğuna inananlara ve bu uğurda hamaset gösterenlere uymaktadır. Demek ki maymun sadece bunlardır."
Reklam
"Şer'i hükümde bazen hiçbir zorluk olmaz. Ancak onu uygulayacak olan kişi, uygulamanın, kendisinin dünyevî âcil ve şahsî çıkarlarına zarar vereceğinden ötürü onu uygulanması zor bir hüküm zanneder. Umûmî maslahatların kişisel maslahatlara tercih edilmeye daha layık olduğuna şüphe yoktur."
"Noksanlıklardan münezzeh olan Allah'ın vaadinde geri dönmek yoktur. Âdetin aslı, sonuçların tabii sebeplere bağlı olarak meydana gelmesi şeklindedir. Yağmur yağdırmak da yağmuru durdurmak da âdet dâhilinde olur..."
"كان الله ولم يكن شيئ غيره" "Allah vardı, O'ndan başka hiçbir şey yoktu." (el-Câmi'u's-Sahîh)
Eşref Ali et tehanevi muthiş bir tespitte bulunarak şöyle deri "İçinde bulunduğumuz asırda biz Müslümanların itaatte gevşeklik ve gafletimiz, günahlara dalma ve curet etme halimiz aşikardır. Bunun üzerinde düşündüm. Büyük sebep olarak sunları gördüm: iyi ve kötü amellerin karşılığının sadece ahirette görüleceği zannedilip bazı karşılıkların dunyada da görüleceği hiç bilinmiyor. Sıfatı nefsaniyenin galip gelmesinden dolayı, dünyadaki ceza ve mükafatlar hemen gerşekleştiğinden daha çok göz önünde bulundurulup, ahiretteki ceza ve mükafatın ise amellerin neticesi olduğuna sadece akide icabı inanılıyor
Reklam
Eşref Ali et-Tehânevî hakkında Abdülfettah Ebû Gudde şöyle der: "Hicrî 1362 yılında vefat eden Hindistan Şeyhi Mevlana Hakimu'l-Ümme Eşref Ali et-Tehânevi seksen bir yıllık ömrünün yaklaşık kırk yılında yazdığı eserleri bini aşmıştır. Bu da Allah'ın dilediğine verdiği bir lütfudur."
19 Ekim 1899'da (13 Cemâziyelahir 1317) Mekke'de vefat eden İmdadullah et-Tehânevi Cennetü'l-mualla'da defnedildi. Müritlerinin sayısı yüz binlerle ifade edilen İmdadullah et-Tehånevi'nin pek çok halifesi olmasına rağmen kendisinden hilafet alan isimlerden en önemlileri şunlardır: Mahmud Hasan ed-Diyobendi. Eşref Ali et-Tehanevi, Hüseyin Ahmed Medeni.
Tasavvuf üzerine çalışan araştırmacıların belirttiğine göre daha ziyade sûfiler vasıtasıyla İslam'ın yayıldığı Hint Alt Kıta- sı'ndaki (Hindistan, Pakistan ve Bangladeş) en yaygın ve etkin tasavvufi ekoller Çiştiyye, Sühreverdiyye, Kadiriyye ve Nakşi- bendiyye'dir. Eşrefiyye ise ismi geçen dört tarikatın sentezi olarak düşünebilir. Bunun sebebi Muhammed Taki Osmâni'nin, silsilede yer alan İmdadullah et-Tehânevî ve Eşref Ali et-Teha- nevi gibi bu dört tarikattan icâzetli olmasıdır.
Eşref Ali et-Tehânevi şöyle der: "Tasavvuf ummanında ilerlemenin, merhaleler kat etmenin yolu, insanın her şeyden önce bütün günahlarından tevbe etmesine bağlıdır. Eğer üzerinde kul hakkı varsa bu hakkı ödemeye hemen başlamalı veya hak sahiplerinden bu hususta müsamaha istemelidir. Zira, o kimse, insan haklarından doğan yükü haffletmeden ömrü boyunca çalışsa ve mücahedeye devam etse bile yine vâsıl-ı illallah olamaz."
Reklam
Kaideler ve Şerhleri ilimcephesi.com/kaideler-ve-ser... Muhammed Eşref Ali et-Tehanevi – Yeni İlm-i Kelam(Modernizmin Şüphelerine Cevaplar),syf:51-74
Kuralların olduğu yerde hiç kimsenin indi görüşüne yer olmadığı gibi hiç kimsenin bu kuralların sırrını sorgulama hürriyeti yoktur. Şer'i bir emrin kolayca anlaşılabilmesi için hikmeti veya sırrı anlatılırsa, bu sırf bir bağış olur. Ama bu, gerçekte bir cevap değildir. Lakin insanlar, zevkleri ve tabiatları bozulduğu için hikmet, maslahat ve sırların açıklamasını içeren şu maddeleri kıymetli şeyler olarak gördükleri ve bunlara böyle inandıkları için bağış mahiyetinde kendilerine şunu anlatacağız: Bir erkek, karısının elbiselerini giyerek büyük bir topluluğun huzuruna çıkarsa, kadınlara benzemeye çalıştığından bu kendisi için büyük bir utanç sebebi olmaz mı? Bütün işlerin illet ve gerekçesini akla bağlayan uygar yöneticiler, kılık kıyafet konusunda insanları kanüni kayıtlara göre davranmaya mecbur tutmamaktadırlar. Bu, kanuna muhalefet etmek, mahkemeyi hiçe saymak değil midir? Bu durumda şeriatın bu gibi işlere müdahale etme hakkı olmaz mı?!,
Sayfa 180Kitabı okudu
Bazı kimseler, kaderin varlığı sarih nasslarla sabit olduğu için kaderi inkâr edememiş ama kaderi yanlış şekilde açıklayarak kadere inanmanın, insanın iradesini elinden aldığını ve onu bazı şeyleri yapmaya mecbur hale getirdiğini iddia etmişlerdir. Bu iddia, müşahedelere aykırıdır. Kader, Allah'ın bilmesi olarak tefsir edilmiştir. Bilindiği gibi bilmek, bilinen şey üzerinde tasarruf etmek değildir. Dolayısıyla bu kimselerin bu iddiası, insanın iradesinin elinden alınmasını ve onun bazı şeyleri yapmaya mecbur kalmasını gerektirmez. Kaderi tanımlarken şöyle bir misal verilmiştir: Bir kâhin, bir adamın falan günde kuyuya düşerek öleceğini iddia eder de o adam, kâhinin söylediği günde kuyuya düşerek ölürse, o adamı kâhin öldürdü, denemez. Lakin nassları bilen ve onların manalarını iyice kavrayan kimse -gerçi bu mesele aklen de ispatlanmıştırbilir ki, olaylar Allah'ın bilgisiyle ilişkili olmanın dışında kalmadıkları gibi, Allah'ın iradesiyle ilişkili olmanın da dışında kalmazlar. Kaderin gerçek anlamı işte budur. Hatta bunu ilâhi takdirolarak adlandırmayan kimse de noksanlıklardan münezzeh olan Yüce Allah'ın iradesinin olaylarla ilişkili olduğunu inkâr edemez. Gerçek anlamı bizim anlattığımız şekilde olduğuna göre ilâhi takdirin açıklamasını çarpıtmanın ne yatarı olacaktır?
Sayfa 165Kitabı okudu
Bu mefsedetin çıkış noktası şudur: Hadislerin kelime ve anlam bakımından asliyetini koruyamadığını zannedenler, muhaddislerle fakihlerin hallerini derinlemesine incelememiş; hafıza zayıflığı, hadise çok az ihtimam gösterme, takvasızlık ve ihtiyatsızlık bakımından onları kendilerine kıyaslamışlardır. Muhaddislerle fakihlerin hafızalarının
Sayfa 116Kitabı okudu
Modern ilmin meseleleri, Kur'ân-ı Kerim'in maksatları arasında yer almamaktadır. Kur'ân-ı Kerim'de maksadı teyid etmek için anlatılan ve ispatı istenen şeye kat'i olarak delâlet eden ilmi meseleler kesin ve yakini bir şekilde sabittir. Başka bir delile dayanarak buna muhalefet etmek caiz olmaz. Buna muarız olan başka bir delil ortaya çıkarsa bu delil ya çürüktür ya da hakikaten değil de zâhiren teâruz ediyor diye yorumlanır. Evet, delil olarak gösterilen âyetin medlulüne delâleti kat'i olur da bunun hilafına sahih bir delil ortaya çıkarsa, ozaman zâhirinden başka manada yorumlarız. Nitekim biz bunu yedinci kaideyi anlatırken tahkik etmiştik.
Sayfa 112Kitabı okudu
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.